12 Mart 2017 Pazar

Hayvan Çiftliği - George Orwell | | Kitap Yorumu




Kitabın Adı: Hayvan Çiftliği
Yazar: George Orwell
Sayfa Sayısı: 152
Basım Yılı:2016
Yayınevi: Can

Özeti;
İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki "reel sos­yalizm"in eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.
   Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.
   Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.


* * * * *
  İnsanların baskıcı ve acımasız yönetimlerinden dolayı ezilen hayvanlar, isyan başlatarak çiftilik sahibini kovmaları ve çiftlik yönetimini ele almalarını konu alan bir kitap. İsyandan sonra eşitlikçi bir şekilde yönetilen çiftlik, domuzların akıl almaz güç savaşları ve kendi ırklarını üstün görmeleriyle sekteye uğrar. Kendi kanunlarını hazırlayan hayvanların oluşturduğu “yedi emir” zamanla değişime uğramaya başlar. Değiştirilen emirler yüzünde diğer hayvanlar sömürülmeye başlanmıştır fakat bu durumun emekçi hayvanlar farkında değildir; gerek okuma yazma bilmemelerinden gerekse domuzların yönetiminde daha iyi bir hayata sahip olduklarını düşünmelerinden.
   Emekçi hayvanların seslerinin çıkmamasından güç alan domuzlar yönetimi daha da abartıp diktatörlük kurmuşlardır. Artık domuzlar insanlardan daha acımasız varlıklar haline dönmüştür. Domuzların insanlar gibi iki ayak üstünde yürüdüğü, alkol içtiği,masada yemek yediği vb. pek çok şeyi taklit ettiklerini yazar romanda bize gösterir. Kitabın sonunda ise artık insanlar ile domuzlar ayırt edilemez hale geldikleri görürüz.                                                                                                      
     Bu kitapta en dikkat çekici yerlerden biri hayvanların sömürüldüğünün hiçbir şekilde farkında olmaması çünkü hayvanlar eskisinden daha iyi bir hayat yaşadıklarına kendilerini inandırmışlar. Hipnoz etkisi gibi…  Bu romandaki karakterleri insanlaştırdığımız zaman her şeyin birebir örtüştüğünü söylenebilir. Çünkü geçmişten günümüze kadar süregelen bu iktidar çatışmalarında ezilen taraf hep halk olduğu kitapta hayvanlar üzerinden gösterilmiştir. Yazarın bize gösterdiği en önemli şeylerden biride statükoya karşı olanlar, statükoyu ellerine geçirdikleri zaman statükocu olacaklardır. Bu durumun ne kominizm, ne sosyalizm, ne kapaitalizm vb. ideoloji ile ilgisi olmadığı, bütünüyle insanoğlunun doğasından kaynaklandığını okuyucunun yüzüne vuruyor.
   Umarım roman karakteri Moses’in bahsettiği o Balbadem Diyarı gerçekten tüm dünyada var olur ve bütün insanlar daha özgür daha eşit şekilde yaşamayı başarırlar. 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder